Dün akşam gölgemi azad ettim , yüzüme vuran son ışığın ertesinde
Perdelerim sıkı sıkıya kapalı olduğundan , daha yoklamayı veremedi yalnızlığım
Oysa o saniye mutlak bilmek isterdim nefretini veya sadakatini
Yıllardır tanışmışlığımın yanında , taşırmışlığı vardı suretimi farklı yüzeylere
Oysa biliyordum kandırıyordu beni kabataslak çizimlerle ama sadakati takdire şayandı
Benim hangi eksiğimi tamamlıyordu acaba ?
Ne ışığın çokluğunda görünüyordu , nede yokluğunda
Halinden tavrından anladığım kadarıyla , beni arada koymak istemiyordu
Anlaşılan tehlikeli bir haldi ki bu , suretimi yansıtıp hedef şaşırtıyordu
Kim bilir , kimler vardı peşimizde bizim göremediğimiz
Ama hep benimle olduğunu bilmek de , canımı sıkıyordu
Acaba aydınlıkta ayrı , karanlıkta apayrı bir yere mi saklanıyordu
En nihayetinde benden gidemezdi ya , gidebilir miydi acaba ?
Bu soruyu ilk o akşam sordum galiba kendime
Günümü tamam etmiş , evin yolunu tutmuştum .
Yoldan propaganda yaparak geçen bir siyasetçiye görünmemek için , köşe başına saklanmıştım , ne yapayım sevmiyorum yalanlarını
Tüm sessizliğime rağmen yakalanmıştım , gölgem ele vermişti beni
Tüm yalanlarıyla elini uzattı , tokalaşmak istedi . Kabul etmedim , uzaklaştım
Öyle ya hepsi hayatımıza umut diye girip , çaresizliklere bulayıp , umut kırıntılarına şükrettiriyorlardı.
O sinirle geçtim loş bir ışığın karşısına , " Gölgem , sen benim dostum musun , yoksa düşmanım mı ? "dedim.
Madem bana bağlısın, o zaman kararlarıma niye saygı duymuyorsun
Bir dakika ! , acaba sen beni duyuyor musun ? , belki de duymadığından bu hataların
Ama duysan böyle yapmazdın değil mi ? Sonuçta sende benim bir parçamsın
Ama affedemem ki seni , ya yine beni zorda bırakırsan , bunun bir daha tekrarlanmayacağına da söz veremiyorsun belli ki.
Zor bir karar tabi , tamam seninde elbet vardır bir görünmez hikmetin ama görünen köyde klavuz istemiyor tabi
İşte bu sözlerin ardından azad ediyorum dedim seni ,öyle ya belki hem duyuyor , hemde hareket edebiliyordur.
Sonra hızla karanlığa koştum , belki de bana itiraz etmesinden çekindim.Yorgundum zaten , itirazlarıyla başa çıkamazdım.
Gözlerimi açtığımda şafak söküyordu ve hala belli belirsiz yanıma düşüyordu ürkek karartısı
Gün aydınlanınca yok oldu yine , gerçeği öğrenmek için havanın kararmasını bekledim
Suni yollarla , gidip gitmediğini öğrenebilirdim ama bunun , onun kararını değiştirmesine sebep olacağını düşündüğümden , doğal zamanını bekliyordum .
Beklenen zaman geldiğinde , yine ardımda dolandığını gördüm , belli ki o duymaktan ve anlamaktan çok uzaktı.
Bir nevi benim esirim gibiydi ama bana kızdığını düşünmüyordum , hatta onu var ettiğimi düşünüp saygı duyuyordu belkide ,
Belki de bu hal benim kibrimi büyütüyordu
O gün anlamıştım ki , onun varlığını bana , benim varlığımı ona emanet etmişlerdi
O beni bazen zor durumda bıraksada , kötülüklere karşı savaşan bir savaşçıydı
O gücünü bizzat benden alıyordu, bende bir savaşçıydım o zaman.
Hoş en güzeli buna hiç gerek duymamaktı ama görevi bitersede , çekip gidebilme ihtimali vardı.
Varlığımı güzel , yokluğu mu bilemiyordum , galiba iyice alışmıştım ona
Biz bir iskambil destesinin içine karıştırılmış iki aynı kağıt gibiyiz dedim.
Öyle ya çok kişi olunca tek deste hiç bir zaman yetmezdi
Belli ki kalabalıklarında bu işte bir parmağı vardı.
Suçlamıyordum artık onu , o ebleh suratlı adam da seçimi kazanamamıştı zaten
Kazansa da bir şey değişmezdi o ayrı . Gölgem benim bir parçamdı , onu en kötü bir yara gibi taşıyacaktım
Oysa ben ona bir hikaye ile kahramanlık bağışladım ve onun kahramanlığından pay istedim
Mecburduk birbirimize , hoş tutmalıydık gönlümüzü
Ben karanlıkları severdim ama onun hatrına bir gaz lambası bulunduruyordum artık yakınımda
Ona bir gün istemesekte karanlıkta kalacağımızı , hiç söyleyemedim .
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder