Ne zamanı tutabiliyorum ne ellerini
Yakınlığınız ve uzaklığınız bir
Eşgüdümlü yenilgiler silsilesi
Kalbim kendini dışarı atmak istiyor artık
Küçük odasında atmak değil
Ruhumu kuşların kanatlarına bırakıp
Hafifletmek istiyorum sancımı
Birden fısıldıyor o ses
Ne çok yenildik, ne çok yenildik , ne çok
Zamana ve sevgi'ye
Boyası kirine karışmış koca dünyada cabası
Zaman bir kafestir ademi kuşatır çepeçevre
İnsan sevda ateşini giyipte hudut tanımak istemez
Bir gizdir ki bu ateşe kim dayanır bilinmez
Oysa biliriz çokca güzel diye her libas giyilmez
Dünya denilen bu kafes üzerimize çökmeden
Saklamalıyım seni sevdanın bahçesine
Ama şartlar gövdemizden ağır ama dünyanın çilesi büyük
Varsın bir çile daha açsınlar kıvrım kıvrım esareti üstüne
Umudum uzaksın ve boşluk büyüyor
Elbet ellerimizde zamana yenilir
Ancak müsterih ol , zamanı da durduracaklar günün birinde
Belkide artık sadece sonsuzu bekliyorum
Tüm vazgeçişlerimizi toplasak , bir arpa boyu yol alamadığımız ortaya çıkacak ya , ondan bu hesapsızlığımız .
22 Ekim 2017 Pazar
19 Eylül 2017 Salı
Eylül'e doğan Ay
Geceyi karanlığına küstüren
Işığın yeri yurdu
Kalbimi bir anafora sürüyen hilal,elbet o gün doğdu
Gözlerimi açtığımda vardı güzellikten bir tahtı
Büyükleri toplandı güzel olsun dedi bahtı
Vicdan giydi sıkı sıkı
Merhameti avuçlarına bağladı
Adım adım toprağın kalbine ayak iziyle çağladı
Yağmurlarla oyun oynadı , rahmetine şaştı kaldı
Şükretti hep gönlünü kınaladı
O göstermez ama nice sevda büyütür özünde
Ne kadar bahar bilse güz çalar kısmetinde
Ama öyle teslim ki Allah'ın müjdesine
Çıkmaz yol yolun bulur, kavuşur heybesinde
Sevilmedim deme hiç doğru olmaz böylesi
Adın geçse cümlede , bir ah çeker birisi
Elbet üzgünüm kaderin de böylesi
Sen güzelsin ki , iki cihan üstüne
Ömrün sinsin güzelim begonvil nefesine
Anar seni birisi dahlin yokken bile
Yazan dedi güzel yazsın ömrünü
Sen ki baharın terü taze ilk günü
Açan goncaların şahı sümbülü
Bülbülün diline bağ gönlüne hicran peri
Bir güneş gibi doğdun , bir ay gibi savrulup gitme
O izansız karanlığı sırtına yük etme , bahardan nasipsiz sanıp gönlüne zulmetme emi
Bil ki kökleri sensin bahar'ın ve polenleri avuçlarında , ah bir arı olabilsem keşke yük ettiğin ne varsa kanatlarımda
Bu bir umut türküsüdür elbet sana yakıldı
Bizde ateş ne gezer ki , ömrün sağ olsun
Gün kâr etmiyor sanma sakın , gelecek bereketin olsun
29 Haziran 2017 Perşembe
Sine-i muhit
Bazen soruyorum dedi , sen neredesin ?
Oysa bilmiyor değilim sen neredesin ,
Sen benim, iç çektiğim yerdesin.
Oysa bilmiyor değilim sen neredesin ,
Sen benim, iç çektiğim yerdesin.
26 Mayıs 2017 Cuma
Dünyada ya veli olan bildiğinden emin oldu; ya da deli olan bilmediğinden
Bizim gibi İkisinide olamayanlar , kendinden bile şüpheye durdu
Bazen etki ettim sanıyorsun
Oysa dallarına vuran rüzgar,kadarsın
Açmadıysa kollarını , savrulan rüzgar ne yapsın
Bilemem , belkide düştüğümde baş ucumda bekledin
Bilememekte az yük değil ama her hakikati kaldırabilir mi dizlerim
Sordum ve yordum kendimi
Geçemediğim eşikler ve takıldığım sınırların ruhumda telleri
Belkide bilmeden mahzun ettim seni , bağışla
Keşke unutmaktan açmasaydın kapıyı
Nasıl unuturum birkaç limon damlasının , suyuna yoldaş olacağını geceleri
Elbet hatrımda hep güzel kalırsın
Bir gün sormalıydın , nedir üç ayaklı sandaliyenin , yıkılmayan şu kaderi
Anlardın belki Mesele dağ'a yağan kar değil ki, soğuğuna sitem edeyim
Ben rahmete inanırım , ancak benim bildiğimin üstündedir onun da kaderi
Ve ben gittikçe daha az eminim
Ve büyük cümleler kurmaya da, inan hiç yok takatim
Ne biliyorsan ondan emin ol
Ben elbet unutmam ama artık kadere teslimim
Bizim gibi İkisinide olamayanlar , kendinden bile şüpheye durdu
Bazen etki ettim sanıyorsun
Oysa dallarına vuran rüzgar,kadarsın
Açmadıysa kollarını , savrulan rüzgar ne yapsın
Bilemem , belkide düştüğümde baş ucumda bekledin
Bilememekte az yük değil ama her hakikati kaldırabilir mi dizlerim
Sordum ve yordum kendimi
Geçemediğim eşikler ve takıldığım sınırların ruhumda telleri
Belkide bilmeden mahzun ettim seni , bağışla
Keşke unutmaktan açmasaydın kapıyı
Nasıl unuturum birkaç limon damlasının , suyuna yoldaş olacağını geceleri
Elbet hatrımda hep güzel kalırsın
Bir gün sormalıydın , nedir üç ayaklı sandaliyenin , yıkılmayan şu kaderi
Anlardın belki Mesele dağ'a yağan kar değil ki, soğuğuna sitem edeyim
Ben rahmete inanırım , ancak benim bildiğimin üstündedir onun da kaderi
Ve ben gittikçe daha az eminim
Ve büyük cümleler kurmaya da, inan hiç yok takatim
Ne biliyorsan ondan emin ol
Ben elbet unutmam ama artık kadere teslimim
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)